13 Eylül 2014 Cumartesi

Bir Hayvan Haklarını Koruma Gönüllüsü'ne vaki insanlık dışı saldırı!.. "Hayvan ve doğa (ekoloji) dostları Allah dostları gibidir. Onlara uzanan eller kırılsın!."

T.C.
Kocaeli Valiligi
İl Hayvanları Koruma Kurulu Baskanlığı'na
41010-KOCAELI
5199 sayili kanun madde 4 ,6,15,16,17 geregi sokak hayvanlarinin yasama tutunmalarina yardimci olmaya calisan siradan gonulluyum.Bu gonullulugum 14 yila dayanmaktadir.12 yildir Ikametgahim olan,Izmit-yahyakaptan mahallesi C.37 nolu blok yakini ve IL genelinde sayisiz noktalara ulasmaktayim.
Toplum tarafindan anlasilmayan,anlamak istenmeyen,yeterince kabul gormeyen bu faliyetimizin agir bedelleri ile karsi karsiya kalmaktayiz.
Bunlardan birisini,son yasadigimi, tehditin dozu yuzunden ilgili makamlara aktarmak durumundayim.
07.09.2014 pazar gunu saat 18-30 gibi sokak hayvanlarina yiyecek birakmak icin dairemden ciktim.Apartman giris kapisina yoneldimki  ... numaralı dairede oturan E.C.isimli sahisla apartman kapisinin onunde ic kisimda  yuzyuze geldim.Sahis bana,benim neyin ne oldugunu anlamama firsat vermeden, son derece hakaret tehdit dolu laflar sarfederek,kupeli bir sokak kopegini iceri neden aldigimi sordu.
Oysa ben o gun ne kopegi gordum nede apartmandan iceri aldim.Cok yagmurlu bir aksam ustu idi ve sanirim hayvan yagmurdan kurtulmak icin birisi ile iceri girerek apartman deposunun kapali olan kapisinin onune  siginmisti.Benim iceri kopek almam basimi belaya sokmakla esanlamliydi.
Cunki,insanlarin bir cogu  zaten bu hayvanlarin varligindan memnun degiller.Bana bazan soz, cogukez de yuz ifadeleri ile yansitmalari yeterince agir gelmektedir.
Kaldiki 12 yildir her turlu kotu hava kosullarina ragmen apartman icine tek bir  kopegi almis biri degilim.Sanirim o aksam bu cani iceri alan insan bir merhamet duygusuna yenik dusmusde olabilirdi.Vede 32 dairelik blokda E. C. isimli sahsin tutumu son derece ustunde durulmasi gereken vaka durumundadir.
Cunki bu sahis sokak hayvanlarina karsi istisnai davranmakta tepki vermektedir.
E.C.isimli sahis onumu keserek bu kopegi iceri neden aldin?neden besliyorsun?beni katil edeceksin.Kafani gozunu patlatacagim.''Beynine sikacagim '' gibi tehditler edince,kime soyluyorsun bunlari dedim.Kopegimi benimi  kastediyorsun ?dedigimde sana diyorum dedi.Ve son derece yuksek sesle bu mahallede buralarda hayvan beslemeyeceksin.Beslersen ayni tehdit hakaretlerini siralayarak yapacaklarini anlatti.
Bu sahis o kadar ileri gittiki,o anda bogazimi sikmasina ramak kalmisti.Ben karsisinda hic ses cikarmadan,bu adamin elinden nasil kurtulabilirim diye donup kaldim.Agzimdan tek  kelime ciksaydi,belkide beni oracikda bicaklayacakti,kursunlayacakti yada girtlagima sarilacakti.Bu sahsin bagirmalarinin apartmanin 8 katindada yankilandigini biliyorum.
Pazar aksami 18-30 gibiydi son derece yagmur yagiyordu ve sanirim insanlar evlerindeydi.Ancak dakikalarca bagiran bu adamin sesine tek bir musluman kapisini acip,adami sakinlestirmek cihetne gitmedi.Ve hic kimse neoluyor?ne oldu?diye ne o aksam nede aradan gecen 5 gun zarfinda bir sey sormadi.
Cep telefonu kullanmiyorum.Kamerali fotograf makinam var.Ancak o an ustumde yoktu.Ve o ani goruntuleyemedim.Goruntulemeye kalksam gozu donmus bu sahis sanirim elimden ceker ve kirardi.
Ben,vucudum zarar gormeden sans eseri bu adamin elinden kurtulup kendimi apartmanin kapisindan disari attim.Katlara cikis merdivenlerinden 2 metre asagida olan depolarin kapisina siginan kopegin aci aci aglama sesleri kulagimda yankilandi.Geri donup bakamadim.Bakmam mumkun dahi degildi.Can  guvenligim kalmamisti.Elimdeki mama poseti ile solugumu Turk Telekom binasinin onunde aldim.
Hayvanlarin yiyecek posetini birakip  eve dondum.
Bu sahsin tehditlerinden son derece korktugum ve devaminin gelecegini bildigim icin 155 i aradim.19-00 gibi 155 geldi.Olayi anlattim.Bu sahistan beni korumalarini talep ettim.Can guvenligimin olmadigini soyledim.Sahis kendini kontrol edemeyecek psikolojiye sahip olduguna sahit oldum.
Sahis o kadar bana yaklastiki burnu bana degecek kadar.Sans eseri orada agir bir bedensel siddete maruz kalmadan belkide olumden kurtulmustum.Yasadiklarimi aynen polise anlatip,beni bu sahistan korumalarini tekrar tekrar talep ettim.
Sahis polise verdigi ifadede,benim iddialarimi kabul etmis ve cok sinirli oldugunu elinde olmadan yaptigini,hayvani benim iceri aldigimi sandigini soylemis.
Bende polisten,suanda bu hayvani apartman icine aldigima,apartman icerisinde besledigime dair tespitde bulunmalarini,hayvani iceriye aldigima dair ispat edilmesini istedim.Oysa asla ve asla hicbir sokak kopegini apartman icerisinde veya cevresinde beslememekteyim.Apartman ortak kullanim alanlarinda asla beslememekteyim.
Cunki bu sahis 2 yili askindir apartmanimiza tasinmis olup karsilasmalarimizda surekli dozu ne olursa olsun,tehdit,hakaret ve laf atmalari ile muhatap olmak zorunda kalmis biriyim.
Buna ornek olarak,apartmanimizla sinir olan kiz ogrenci yurduna ait 1,5 metre yukseklikte duvarin ustune kedi ve kuslar icin koydugum su kabini, ekmek kirintilarini dahi defalarca atan,yada attiran birisidir.
Oysa o yukseklige kopegin uzanip su icmesi mumkun degildir.Biliyoruz ki,mesele bu insanlarda temelinde hayvan sevgisinin,merhametinin olmamasidir.Islerine geldigi zaman kirliligi,kirlilik gerekcesine siginamadiklarinda ise subjektif kavram olan korkuyu kullanmaktadirlar.
Diger ornek ise,gecen yilki blok yoneticisi ile birlikte bu sahis 15 aralik 2013 de oturdugumuz blogun bahcesine birileri tarafindan atilmis olan balikli bir posetin,benim tarafimdan atildigini bahceyi kirlettigim yonunde israrla ustume gelmeleri ben ne kadar reddetsemde israrla benim atmis olacagimi,baskasinin hayvanlara yiyecek vermedigini dolayisi ile balikli poseti oraya baskasinin atmasinin soz konusu olamayacagini israrla soylemeleri,akabinde hakkimda belediyeye sikayet edilmem sonucunda Izmit belediyesinin 19 aralik 2013 gunu denetime gelmesi,herhangi bir kirlilik tespit edememeleri ve adresime 000940 nolu makpuz la adrese geldiklerine dair adresime belge birakmalari gibi.
Aci tarafi,belediye sikayet uzerine beni denetlemeye geldigi saatlerde,ben,belediyenin kupeli kopeklerine yiyecek vermek icin o saatde Doga Kolejine artan yemeklerini almaya gitmis bulundugum zamana denk gelmesi.
Butun bunlara maruz kalmamin sebebi,bir kupe takilarak kamunun vicdan,merhamet,adaletine teslim edilen sokak hayvanlarinin kursagindan bir evuc  yiyecek gecsin diye gosterdigim fedakarliktir.
Yasama tutunacak kadar ayakta kalabilsinler diye derinden duydugum merhametimdir.
Kamunun merhameti,adaleti ortadadir.
Bu gorev 8 yildir 5199 un yonetmeligini uygulamayan belediyelerindir.
Belediyeleri calistiracak olan Orman ve Su Isleri Bakanligi ve  IL Hayvanlari Koruma Kuruludur.
Yasadiklarimin sebebi yukaridaki 2 kurumdur.
8 yildir cesitli yollarla taleplerime ragmen,taleplere ragmen konu ciddiye alinmamistir.Geldigimiz nokta,canimizi tehlikeye atmak zorunda kaldigimiz durumdur.
Sokaklara kupelenip terk edilen canlar,benim verecegim bir avuc yiyecege ,bir yudum suya muhtac olmasalar asla ve asla tek bir hayvana ne el surmek nede yiyecek vermek taraftari degilim.
Asla ve asla maddi manevi sikintilarla bogusturan bu fili yapmak taraftari degilim.
Lutfen beni,bu sikintidan,siddetden kurtariniz.Sokak hayvanlarini besleyiniz.
Yahyakaptan 1 bolge de bulunan sokak hayvanlarinin beslenmesi icin yerel hayvan koruma gorevlisi kisi ve belediye gorevlisini gorevlendiriniz.
07.09.2014 pazar gunu aksami yasanan canimi hedef alan,sahsin bagirmalarinin itibarimi yerlere indiren olayda,gelen olislere bu sahis soyle demistir.''Buralarda hayanlari besleyen tek kisi budur.Bu hayvanlari beslemese onlar buralarda olmayacak.Dolayisi ile iceri alinmis olan bu kopegide kimse iceri almamis olacakti.(Adeta apatmanin telleri dokulmus gibi.Asaletleri sarsilmis gibi,hayvan depreme sebep olmus apartman hasar gormus gibi)
Osmanli,sokak hayvanlarina suluklar yaptirmis diye ovunuyoruz.Bu sahis osmanlinin torunu olmayabilir.
1500 yillik dinimiz bir canliyi doyurmakta ecir vardir buyuruyor.
Bu sahis islam dinine mensupda olmayabilir.
Ancak,her kim olursa olsun 5199 sayili kanuna uymak zorunda.
Oyle goruluyor ki,16 yildir yayinlanan genelgeler,10 yillik hayvanlari koruma kanunu topluma anlatilmamis.
Bir insanki, sokaklardaki canlara yiyecek verdigim icin beni polise sikayet ediyorsa.Durum,hem hayvanlar icin hemde onlari yasatmaya calisan bizler icin vahim.
Sonuc olarak.Bu dilekce tarihinden itibaren acilen yahyakaptan 1 bolgede bulunan sokak hayvanlarina 3 noktada ,varsa yerel hayvan koruma gorevlileri ile birlikte,sayet yoksa direk belediyenin gunde bir defaya mahsus su ve yiyecek birakmalarini talep ediyorum.
Ayrica yukarida ad ve adresini verdigim sahsin,5199 sayili kanuna muhalefetden oturu uyarilmasini talep ediyorum.
Bundan boyle,beni,sokaklarda hayvanlara yiyecek vermek zorunda birakip,yukaridaki gibi fiillere maruz kaldigim takdirde bu durumdan,
Orman ve Su Isleri Bakani,
Kocaeli Valiligi IL Hayvanlari Koruma Kurulu Baskani,
Kocaeli Buyuksehir Belediyesi Baskani 1.dereceden dogrudan  sorumlu olacaklardir.
Bilgilerinize  saygilarimla arzederim.12.09.2014
Hamiyet Sahin
Hayvan Koruma Gonullusu--Kocaeli

***
not:dilekce gonderildigine dair teyit nosu:''Başvuru numaranız - 189541 -
Başvurunuz yasal süreç içerisinde cevaplanacaktır. Başvuru Takip bölümünden başvurunuzla ilgili son durumu öğrenebilirsiniz.''

13 Haziran 2014 Cuma

Hayvanları Koruma Kanunu'nda değişiklikler


T.B.M.M. Cevre Komisyonu Baskanligina
ANKARA
Dunya ve ulke kamuoyunun sizi asagidaki gibi hatirlamalarini istemiyorsaniz,hayvanlari koruma kanunu  yasa tasarinizi geri cekiniz.
Ne yaman celiskidir ki,her vesile ile gunahi hatirlatanlar,hayvanlara zulumu mubah gormektedirler. Saygilarimla.
Hamiyet Sahin
Bireysel Hayvan Haklari Savunucu
Yahyakaptan-Izmit/KOCAELİ


Varlığında bir zerre iman, insanlık ve merhamet olanlardan isteğimdir: ‘Ne olur, “gerçekten hayvanları koruyan ve hayvanlara karşı işlenmiş suçları Ceza Kanunu kapsamına alan” bir yasa hazırlayın!...’‏ YAŞAT VE YAŞA; HAMİYET ŞAHİN

            T.B.M.M. Cevre Komisyonu Başkanlığına
            Varlığında bir zerre olsun iman, azıcık insanlık, iyilik, acıma ve merhamet olanlardan isteğimizdir: ‘Ne olur; Hak Rızası, gelecek ve gerçek medeniyet hürmetine: “Gerçekten hayvanları koruyan, himaye eden, kollayan ve bilumum hayvanlara karşı işlenmiş/işlenecek suçları Türk Ceza Kanunu kapsamına alan” hakiki bir yasa hazırlayın!...’‏
            Saygılarımızla. 12.06.2014
    Hamiyet Şahin & Mustafa Nevruz Sınacı
    Bireysel Hayvan Hakları Savunucuları
      BİLDİRİ:
TBMM Çevre Komisyonu, hayvanlar aleyhinde bir "koruma" (!) yasası hazırlıyor
Dün, TBMM Çevre Komisyonu, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine ilişkin yasa tasarısı ve teklifinin müzakeresi gündemi ile toplanmıştır. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun da katılımı ile ve İstanbul Milletvekili Erol Kaya’nın başkanlığında toplanan komisyon, hayvan haklarının nasıl daha iyi gözetileceğini, geliştirileceğini görüşmek amacıyla toplanmamıştır; özellikle Çevre Komisyonu üyesi AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in verdiği madde önergeleri ile hayvan haklarının nasıl esnetileceği yönündeki kararlar ile tasarının ilk 5 maddesi kabul edilmiş ve toplantı 19 Haziran 2014 tarihine ertelenmiştir. Bu hali ile tasarı, beklentilerimizi karşılamak bir yana hayvan haklarından da oldukça uzak bir konuma taşınmıştır.
Dün, Çevre Komisyonu toplantısını bizzat izleyen ve müzakere edilen, hayvan aleyhindeki maddeler ile ilgili söz almak için ciddi efor sarfeden STK’lar olarak, toplantıdan büyük bir hayalkırıklığı ile ayrıldığımızı belirtmek isteriz. Çok basit bir düzenleme ile yasaklama kararı alınacak olan yunus parkları ve hayvanlı sirklerin yasaklanmasından son anda vazgeçilmesi, bu tasarının hayvanlardan değil, hayvan tacirlerinden yana taraf olduğunu gösterir niteliktedir. İlk beş maddesi komisyon toplantısında belirlenen tasarı, hiçbir mantığa, hak kavramına, etik ilkeye dayanmayan madde önergeleri ile Çevre Komisyonu tarafından kabul edilmiştir.
Biz, aşağıda imzası bulunan ve Çevre Komisyonu toplantısında bizzat bulunan STK ve platformlar olarak, dün gerçekleştirilen toplantının atmosferi, komisyonun ve toplantıda bulunan gerek Bakan gerekse diğer ilgili bakanlık bürokratları ve memurlarının tavır ve tutumları ile yasa değişikliği sürecinin hiçbir iyi niyeti olmadığını ve tamamen hayvan aleyhinde olduğunu deklare ediyoruz.
“Komisyon, hayvan haklarının nasıl korunacağını değil, insan menfaatinin ne şekilde gözetileceğini müzakere etmektedir”
1. Aylardır hükûmetin reklam malzemesi olarak kullandığı ve defaatle yasaklanacağı duyurulan yunus parkları ve hayvanlı sirklerin, Çevre Komisyonu üyesi AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in toplantının bitimine yakın ve toplantı düzeninin tam olarak sağlanamadığı bir ortamda verdiği, “Bu parklar ülke ekonomisine katkı sağlamalarının ötesinde, çok önemli sosyal ve kültürel rol üstlenmektedir” şeklindeki gerekçesini içeren madde önergesi ile hayvanların esareti ve zulmü ile ayakta kalan bu ticarethanelerin yasaklanmaması sağlanmıştır. Konu hakkında ısrarla söz almak isteyen Yunuslara Özgürlük Platformu temsilcisi Öykü Yağcı’nın yunus parklarında yaşanan hak ihlâllerine ve insan sağlığını da tehdit ettiği, bunun bir tedavi olarak yürütülemeyeceği yönünde belirttiği görüşleri, birçok akademik makale ve Sağlık Bakanlığı’nın görüşü ile de sabit kılınan gerçeklere rağmen, yasaklanacağı duyurulan yunus parklarının insana faydalı olduğu, insan menfaatleri göz önünde bulundurularak yasaklanmaması gerektiği yönünde Çevre Komisyonu’nun takındığı tavır ve tutum ve aldığı karar ile anlaşılmıştır ki bu Komisyon, hayvan haklarının nasıl korunacağını değil, insan menfaatinin ne şekilde gözetileceğini müzakere etmektedir. Bu yanlı tutumu, hakları yok sayan, esneten, gasp eden tavrı kesinlikle kabul etmiyoruz.
“Ne alt komisyon raporunu ne de tasarıyı kabul ediyoruz”
2. Komisyon Başkanı Erol Kaya, alt komisyon raporunda STK’ların ortaklaştığını, tasarının STK talepleri doğrultusunda geliştirildiğini iddia etmektedir. Türkiye’deki yüzlerce STK, baro, meslek odası, platform ve oluşum, hayvan aleyhinde olan söz konusu tasarıya karşı olduğunu açıkça defalarca deklare etmiştir. Ne alt komisyon raporu ne de kanun tasarısı, STK’ların ve baroların görüşü dikkate alınarak hazırlanmıştır. Usulen alınan görüşler, meclisin tozlu raflarında şimdiden yerini bulmuştur. Yüzlerce sayfalık bilimsel, akademik bilgilerden oluşan ve Çevre Komisyonu’nun çalışma şeklinin aksine, birçok uzmanın görüşüne yer verildiği bu görüş dosyalarının yer aldığı klasörlerin okunduğundan dahi şüpheliyiz. Çünkü alt komisyona birçok STK ve barodan ulaşan görüş, eleştiri ve önerilerin, söz konusu tasarı ile uzaktan ya da yakından bir alakası yoktur. Çevre Komisyonu, Türkiye koşullarını, bilimsel gerçekleri ve uzman görüşlerini değil, konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan kişi ve kurumların görüşleri doğrultusunda tasarıyı oluşturmaktadır. Bu nedenle, bu tutum ile oluşturulan tasarının hayvan haklarını koruyamayacağı açıktır.
Hayvanlar, yasada ve tasarıda tanımı olmayan “besleme odakları”nda toplanacak.
3. Yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesinde belirtilen sokaklardan toplanan hayvanların tekrar alındıkları yere bırakılmasına ilişkin mevcut madde tasarıda değiştirilmiş, yine Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in verdiği madde önergesi ile sokak hayvanlarının oluşturulacak besleme noktalarına bırakılması yönünde tasarıya geçen madde ile yıllardır bizlerle sokaklarda yaşamakta olan kent hayvanlarının, şehir merkezlerinden uzak, nereye yapılacağı ve ne şekilde oluşturulacağı dahi belli olmayan “besleme odakları”na terk edileceği anlaşılmıştır. Hayvan konusunda en ufak bir fikri dahi olmadığı ayan beyan ortada olan bu milletvekilinin komisyon toplantısı boyunca verdiği madde önergelerinin tamamı hayvan aleyhinedir. Mevcut yasada ve müzakeresi süren yasa tasarısında dahi tanımlanmayan besleme merkezleri, hayvanlar için toplama istasyonları olacaktır. Kent hayvanlarının, şehir hayatından ve yıllardır sosyalleştikleri, birlikte yaşamaya alıştıkları insanlardan koparılmasını asla kabul etmiyoruz.
Tasarının gerekçesi, hayvan haklarının nasıl gasp edileceğinden oluşmaktadır.
4. Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya, tasarının gerekçesini hayvanlara kötü muamele edenlere caydırıcı cezalar getirilmesi olarak açıklamış olsa da tasarı, hayvanların nasıl izole edileceğini, haklarının nasıl esnetileceğini ve gasp edileceği hükme bağlamak üzeredir. Yasa değişikliği için oluşturulan alt komisyona başkanlık eden AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ ise 50’nin üzerinde STK ve baronun görüşlerini aldığını ifade etse de, gerek toplantıda kabul edilen maddelerin gerekse toplantının geneline hakim olan tavır, söz konusu tasarıya ilişkin STK ve baroların taşıdığı ciddi endişelerin dikkate alınmadığını göstermektedir. Usulen alınan STK ve baro görüşleri, komisyon tarafından yok sayılmış, endişelerimiz görmezden gelinmiş ve çoğulculuk, katılımcılık gibi demokratik haklarımıza ne derece önem gösterildiği ortaya konmuştur.
Dev toplama kampları, yürürlükteki mevzuata aykırı bir şekilde inşa edilmektedir. Mevcut barınakların içler acısı hali ortadadır.
5. Türkiye’de devlete ait elli köpek kapasitelik barınaklarda dahi hayvanlar açlık ve susuzluktan, tıbbî yardım alamadıklarından hayatını kaybederken binlerce köpek kapasitelik barınakların inşası gündeme gelmiştir. Türkiye barınaklarının çok büyük bir çoğunluğunun içler acısı hali, Çevre Alt Komisyonu üyelerince de gözlemlenmiştir. Ancak böyle bir uygulamanın, hayvanların lehine olamayacağını defalarca dile getirmemize ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın tasarısında “doğal yaşam parkı” diye geçen tanımın tasarıdan çıkartıldığı söylenmesine rağmen, aynı zihniyet devam etmektedir. Hayvanlar hiçbir sağlık durumuna, yaşına bakılmaksızın sokaklardan gelişigüzel olarak toplanmakta, uyuşturucu iğneler ve tüfekler vasıfsız işçilerin eline verilmekte, mevzuatta toplama ekiplerinde bulunması zorunlu olan bir veteriner hekimin dahi görevlendirilmesi hayvanlara çok görülmekte, toplama, nakil ve barınaklardaki kötü koşullar nedeni ile binlerce hayvan hayatını kaybetmektedir. Söz konusu tasarı metninde de toplanan ve kısırlaştırılan hayvanların ne kadar süre ile barınaklarda tutulacağı belirtilmemiş, bu konudaki ısrarlarımız ve önerilerimiz dikkate alınmamış, Bakan Eroğlu ve Komisyon Başkanı Kaya, kanunlarda bu tarz sürelerin belirtilmesinin doğru ve gerekli olmadığını beyan etmiştir. Bu beyana karşılık örnek verecek olursak, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 16, 21, 22 ve 23. Maddelerinde çok açık bir şekilde kanunî süreler belirtilmiş, yani Bakan’ın ve Komisyon Başkanı’nın ifade ettiği gibi bir yasama kuralı da mevcut değildir. Konumuza dönecek olduğumuzda, sokaklardan toplanan hayvanların ne kadar süre ile barınaklarda tutulacağını –sağlık durumu nedeni ile istisna halleri saklı kalmak koşulu ile- kanun ile belirtmemek, muğlak bir uygulamayı beraberinde getirecek, sokaklardan toplanan hayvanlar yıllar boyunca tel örgüler arkasında hapis hayatı yaşayabilecektir.
Tasarıya, yine M. Metiner’in önergesi ile eklenen “bakımevi kurma izninin mahallî idarelerce verilmesi” hususu ise barınaklarda belediyelerin sebep olduğu hak ihlâllerinin, mevzuata aykırı arazi seçimi ve uygulamaların da artmasına sebep olacaktır. Bu ekleme, sokakları hayvanlardan arındırmak isteyen yerel yönetimlere ekmeğine yağ sürecektir.
Bakımevleri konusunda, Türkiye Barolar Birliği’ni temsilen söz alan Av. Burcu Yağcı, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na, Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya’ya ve Çevre Alt Komisyonu Başkanı Selçuk Özdağ’a, alt komisyon ile birlikte gezdikleri ve ciddi hak ihlâllerinin yaşandığı barınaklara dair ziyaretleri de hatırlatarak Türkiye’nin dört bir yanında inşası süren hayvan toplama kamplarını gündeme getirmiş ve bu dev kampların gerekçesini sorgulamıştır. Konu ile ilgili soruyu cevaplandıran Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, dev toplama kamplarının gerekçesine dair tek bir mantıklı açıklama dahi getirememiş, Türkiye koşullarından ve günümüz gerçekliğinden uzak bir açıklama ile konuyu geçiştirmiştir. Üç milyon TL’lik dev bir bütçe ile inşaatı bitmek üzere olan Kocaeli Kandıra’daki toplama kampı henüz tamamlanmamışken yüzlerce yavru köpek toplanarak bu merkeze kapatılmış; İstanbul’un Sarıyer ilçesindeki Kısırkaya’da inşası süren ve ilgili mevzuata aykırılığı nedeni ile inşaatın iptali ve yürütmenin durdurulması istemi ile konu idarî yargıya taşınmış, bu dev toplama kampının inşa sürecindeki etik ilkelerin ihlâli nedeni ile de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na şikâyet edilmiştir. Bütçesi isterse yüz milyon TL olsun, mevzuatta tanımı dahi yapılmayan, Bakan Eroğlu’nun ve Bakanlık bürokratlarının kelime anlamını dahi bilmediği “rehabilitasyon” adı altında oluşturulan bu tesislerde, hayvanlar, denetim ve kontrolden uzak, ulaşımın çok zor olduğu bölgelerde kent yaşamından izole edilecektir. İmhaya, kıyıma, hak gasbına, soykırıma neden olacak bu tesislere karşı olan ve sayıları 50’ye yaklaşan STK’lar, bu fikre ve zihniyete şiddetle karşı olduğunu yayınladıkları iki ayrı deklarasyonda dile getirmiş, mevzuata aykırı olan bu tesis inşaatlarının, sebep olacağı hak ihlâlleri nedeni ile ivedilikle durdurulması istemiştir.
“Parlamentonun, ihtisas komisyonunun bizim gözümüzde iyi niyeti ve bir meşruiyeti kalmamıştır.”
6. AKP Grup Başkanvekili Mihrimah Belma Satır da komisyonda söz almış ve “Bütün hayvanların hür doğduğunu ve türüne has hayat şartları içinde yaşam hakkına sahip olduğunu çok iyi biliyoruz" demiş ise de hayvan hakları, beylik laflarla geçiştirilemeyecek kadar politik ve ahlâkî bir konudur. Bakanlar, politikacılar her fırsatta özgür doğduklarını, yaşam hakkına sahip olduklarını dile getirseler de bugün gerek Türkiye’nin mevcut ulusal mevzuatı gerekse bugünkü komisyon toplantısında kabul edilen beş madde, bu politikacıların hayvanların hiçbir hakka sahip olmadığını düşündüklerini göstermektedir. Hayvanların insan eğlencesi ya da menfaati uğruna tutsak edilmesini, kesilip biçilmesini, kanser edilmesini, canlı canlı parçalanmasını kabul eden bu politikacılara hatırlatmak isteriz ki bir zamanlar mensubu oldukları parlamentoya baş örtüsü ile giremeyen kadın milletvekilleri bugün nasıl kabul gördü ise, günümüzdeki yasalar ile bir zamanlar meşru olan insan köleliği nasıl yasaklandı ise mücadelemiz sayesinde, çağın gerektirdiği etik sebepler nedeni ile hayvanların doğuştan ve var oluştan sahip oldukları hakların teslimi de er ya da geç yapılacaktır. Çoğunluğunu, hayvanlara yönelik, devletin yasaları ile meşrulaştırılan esaretten, işkenceden rahatsız olmayanların oluşturduğu bir parlamentonun, ihtisas komisyonunun bizim gözümüzde iyi niyeti ve bir meşruiyeti kalmamıştır.
Hayvanların haczedilememesi, yeni bir uygulama değildir.
7. Yasa tasarısında kabul edildiği ifade edilen hayvanların, insanların borçlarından dolayı haczedilemeyeceği ise hâlihazırda mevcut kanunda yürürlükte olan bir uygulamadır ancak yürürlükteki Hayvanları Koruma Kanunu ile çelişen Borçlar Kanunu, İcra ve İflâs Kanunu gibi kanunlar nedeni ile uygulamada ciddi aksaklıklar ve hak ihlâlleri doğmakta idi. Hayvanların aleyhindeki bu tasarıyı kabul etmek üzere olan milletvekilleri samimi ve iyi niyetli olsa idi Hayvanları Koruma Kanunu ile çelişen diğer ilgili mevzuatı değiştirme yoluna gider, söz konusu kanunî pürüzleri giderirdi.
“Hayvan refahı” tanımı, hayvanların öldürülmesinin önünü açacaktır.
8. Komisyon toplantısında tasarıya eklenmesi kabul edilen “hayvan refahı” tanımı, teknik olarak tanımlanması gereken, tanımlamada uzmanlık gerektiren, hayvanların uyutulmasını, yani öldürülmesini de içeren uygulamalardan oluşan, hayvanların haklarının değil nasıl daha insanî koşullarda öldürüleceğini, kullanılacağını, sömürüleceğini tanımlayan bir anlayış ve teoridir. Tasarıya eklenen bu tanım hakkında söz almak isteyen STK temsilcilerine, Komisyon Başkanı Erol Kaya tarafından söz verilmemiştir. Tanımını açıkladığımız “hayvan refahı”nı değil, hayvanları ve haklarını korumak amacı ile bir yasama çalışması yapılması gerekmekte idi. Tanımlanan ve tasarıda yer bulan bu kavram, hayvanların öldürülmesinin önünü açacaktır.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız hususlar ve verdiğimiz bilgiler, Türkiye’de “hayvan hakları devrimi” değil, hayvan soykırımı ve sistemli, bilinçli bir hak gaspının yaşanacağını göstermektedir. Sadece göstermelik olarak komisyon toplantılarına davet edilen, katılımına izin verilen STK ve baroların görüşlerinin meclis nezdinde hiçbir önemi olmadığı açıkça anlaşılmış ve asıl maksadın hayvanların tecridinin, soykırımının meşrulaştırılması olduğu görülmüştür. Hayvan hakları STK’ları olarak, en başından beri amacımızın uzlaşmak ve haklar konusunda taviz vermek değil, endişe ile izlediğimiz bu yasama sürecini gözlemlemek ve elimizden geldiğince muhalefet etmek olduğunu da ayrıca belirtmek isteriz.
Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesinde esas ihtisas komisyonu olan Çevre Komisyonu, gayrıciddi bir çalışma şekli ile, sadece usulen ve göstermelik olarak görüş alarak ve davet ederek STK’ları figüran olarak görmekte, hak kavramına yaklaşımı ve genel tavrı ile yaşam hakkına, hayvan haklarına ve hayvanlara ne şekilde değer verdiğini de ortaya koymuştur.
Sıraladığımız tüm bu sebepler, verdiğimiz bilgileri dikkate alarak, haklara duyarlı tüm kesimleri bu yasama sürecini izlemeye ve tepki vermeye çağırıyoruz. Bu oyunun bir parçası olmayacağımızı, komisyon toplantılarına gözlemci dışında temsilci göndermeyeceğimizi de kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.
Çevre Komisyonu toplantılarına iştirak eden ve gözlemci olan STK ve oluşumlar:
TC İNFORM; Mustafa Nevruz SINACI
Engelli Hayvanları Koruma ve Hayvan Hakları Derneği
Hayvan Haklarını Koruma ve Geliştirme Derneği
Yeryüzüne Özgürlük Derneği
Yunuslara Özgürlük Platformu

15 Nisan 2014 Salı

İSTAKOZLARIN CANLI HAŞLANMALARI VAHŞETİNE HAYIR!...


Kime: Real Hipermarketleri Bilkent Mağazası 
Real Hipermarketleri Müşteri İlişkileri Departmanı 
BILKENT  REAL'IN ISTAKOZLARIN CANLI HAŞLANMALARINA İMKAN TANIYAN SATIŞ POLİTİKASINA "HAYIR" 
Tarih, adil olmayan uygulamalara karşı düşünen ve sorgulayan insanların verdiği mücadeleler sonucunda elde edilen pek çok hakka tanıklık etmiştir.  Bugün de Bilkent Real yönetimine daha önce email yolu ile başvurulan ancak olumlu sonuç alınamayan bir satış politikasına karşı bu dilekçe hazırlanmıştır. 
Türkiye’de yer alan pek çok köklü hipermarkette canlı ıstakoz satışı yapılmamaktadır. Nitekim bu satış ile kendisini bekleyen ilkel ve acımasız olum biçiminden habersiz bir canlının akvaryumun içinden gözleri ile etrafına bakınmasına tanık olmaktayız. Nihayetinde kendisi, satın alındığında  canlı canlı haşlanırken bağırarak ölmek zorunda kalacaktır. Ne acıdır ki balık reyonundan bir çeşidin eksilmesi ricasına Bilkent Real yönetiminden olumlu yanıt alınamadığından satış hala devam etmektedir. 
Oysa, bu uygulamanın dünyada örneklerinin bulunması söz konusu uygulamayı meşru kılmamaktadır. Ayrıca söz konusu satış ile  hayvanlara yönelik "işkencenin" doğal karşılanması ve insanların bu tip uygulamalara alıştırılması tehlikesi vardır. Türkiye’deki mutfak ve yasam kültürüne yabancı olan ve dünyada da uygulanmamasını dilediğimiz  canlı ıstakoz satışına hayır diyerek söz konusu satış durdurulana değin müşteriniz olamayacağımı üzülerek ifade ederek vicdanimizi sızlatan söz konusu satışın durdurulmasını ve ıstakozların doğal yaşamlarına iadelerini talep ediyoruz. 
"Bir milletin yüceliği ve manevi gelişimi hayvanlara muameleleri ile anlaşılabilir.” - Mahatma Gandhi               
Çayyolu Doğal Hayatı Koruma ve Sokak Hayvanlarını Barındırma Derneği
Saygılarımla, 
Mustafa Nevruz SINACI

6 Mart 2014 Perşembe

DOĞANIN HARİKA YARATIKLARI; İYİLİĞİN, GÜZELLİĞİN, SEVGİ, SADAKAT VE BİLİM'İN SİMGESİ HAYVANLAR!...

Evrende "MAVİ GEZEGEN" olarak bilinen Dünya, yani Yer Küre'deki yaşamın anlamı, önem ve değeri, alimler ve kâşifler için ilham kaynağı, gelişmenin, yükselmenin, ileri gitmenin, mes'ut, mutlu, güvenli ve huzurlu olmanın ibreti, sebep ve hikmeti; Hiç bir ücret ve karşılık beklemeden insan'a ve doğaya hizmet eden hayvanlardır.
Bu nedenle "hayvanlar", ayniyle ve tıpkı insanların tabii olduğu medeni kanunlara tabii olmaya ve tıpkı "iyi insan ve iyi vatandaşlar" gibi saygı görmeye lâyıktır. 
Mustafa Nevruz SINACI  
***
Dünyada ne kadar çok sanat eseri güzelliğinde hayvan çeşitleri varmış meğer!.. Ülkemizde bulunan insan kılığındaki hayvanların bir bölümünü son oniki yılda birazcık ayırt edecek kadar bazılarımızın gözü açılmış olsa da, çevremizde neler olup bittiğini, ne dolaplar döndüğünü, ne gibi yaratıklar bulunduğunu görmek istemeyen körleşmişlerin, afyonlanmışların sayısında pek bir değişme henüz yok gibi!!.. (Bir hayvansever olarak, sözlerimin hiç kimseyi incitmesini, kendi üstüne alınmasını asla istemem!..) 
Prof. Dr. Kemal Rastgeldi





























22 Şubat 2014 Cumartesi

TBMM; Hayvan Hakları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasını Öngören Yasa Tasarısı Komisyona Sevk edildi!...

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BASIN AÇIKLAMALARI TBMM ÇEVRE KOMİSYONU...    
Hayvan Hakları Koruma Kanunu'nda değişiklik yapılmasını öngören yasa tasarısı, TBMM Çevre Alt Komisyonu'na sevkedildi.       
19 Şubat 2014 Çarşamba     
KOMİSYONDA GÖRÜŞÜLDÜ  
AK Parti İstanbul Milletvekili Erol Kaya başkanlığında toplanan komisyon, 11 Eylül 2012 yılında TBMM'ye sevkedilen tasarıyı ele aldı. Komisyon görüşmelerine, çok sayıda hayvansever, gönüllü, sivil toplum örgütü temsilcileri ile Sanatçı Yonca Evcimik katıldı.
Kaya, düzenlemenin içeriği hakkında bilgi vererek, tasarı komisyona sevkedildikten sonra STK ve hayvanseverleri dinlediklerini, önerilerin mümkün olduğunca tasarıya dercedileceğini söyledi.
BAKAN EROĞLU NE DEDİ?..
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, tasarıyla ilgili sunuş konuşmasında, "Bizim kültürümüzde hayvanları sevmek çok önemlidir. Biz diğer ülkelerden çok daha ilerideyiz. Onlarda uyutma var, uyutma dediğimiz aslında hayvanı yok etme, bir hayvanı öldürmek asla kabul edilebilecek bir şey değil. Bizim kültürümüzde bir hayvanı öldürmek yoktur. Türkiye’de şöyle bir problem var, çocuğu hayvanı seviyor diye alıyor, bir hafta sonra usanıyor sonra sokağa atılıyor, bu kabul edilebilecek bir şey değil" dedi.
Yeni bir düzenlemeye niçin ihtiyaç duyulduğuna ilişkin olarak Eroğlu, öngörülen tedbirlerin koruma için yeterli olmadığını, görev ve yetki boşlukları meydana geldiğini, cezaların yetersiz kaldığını belirterek, şöyle konuştu: 
"Tehlikeli hayvanlar ve sahipsiz hayvanlar büyükşehirlerde toplum sağlığını tehdit eder duruma gelmiştir, geçici hayvan bakım evleri yetersiz kalmış ve yönetim zafiyetleri oluşmuş, sahiplendirmede istenilen seviyeye ulaşılamadı. Daha önce ormanlardan hayvan barınakları ve rehabilitasyon merkezleri için yer verilmiyordu. Biz ilk defa büyük bir cesaretle hayvan barınakları ve rehabilitasyon merkezleri için ormanlık alanlarda geniş alanlar verilebilir diye böyle bir madde koyduk. Şu anda 3 tane dünyada en güzel örnek kuruyoruz. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile birlikte Kandıra yolu üzerinde çok geniş bir ormanlık alanı verdik. Bir bakarsanız burası sizin istediğiniz manada. Burada hayvan hastaysa tedavi edilecek, kısırlaştırma, aşılama, küpeleme ve sahiplendirme yapılacak. Bu maksatla doğal hayat parkları ilave edildi. Maksat hayvanların toplanıp buraya atılması değil. Kanun da bir eksiklik varsa bunu telafi edebiliriz. Hayvanlar adeta daracık hapishane gibi yerlerde bulunmasın. Geniş ormanlık alanlarda rehabilite edilsin. Sahiplenmeyi kolaylaştırmak için çok özel bir veri tabanı oluşturuyoruz. Doğal Hayat Parkları denilince bir tepki oldu, sanki bütün hayvanlar alınıp oraya tıkılacak gibi bir uygulama yok. Aynı şeyi Trabzon’da ve şimdi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na çok büyük bir alan verdik. Bunu ben de kafa yordum, yanlış anlamayın barajlardan daha çok buna kafa yoruyorum. 
Böylece sahipsiz hayvanlar bulundukları anda yerel yönetimler tarafından hayvan bakımevlerine götürülecek, müşahede altına alınacak, aşılanacak, işaretlenecek, kısırlaştırılacak, gerekirse rehabilite edilecek, sahiplendirilinceye kadar bakılacak. Kati süratle öldürme, uyutma yok. Kırsal alanda ise özel idarelere görev vermeyi planlıyoruz."
Tasarıyla, meskenlerde bulanabilecek hayvan tür ve sayısı belirlendiğini, tehlikeli köpek ırklarını sahiplenme yasağı getirildiğini, sahipsiz hayvanların ormanlık alanlara bırakılmasının yasaklandığını anlattı. Eroğlu, "Hayvanlara işkence yapmak, psikolojik acı çektirmek, hayvanları dövmek, aç ve susuz bırakmak, hayvanları sokağa terk etmek, aşırı soğuk veya sıcağa maruz bırakmak artık cezai müeyyideye giriyor. Cinsi istismarda bulunmak, tehlikeli köpek ırklarını üretmek, sahiplenmek, ülkemizi girişini, satışını ve reklamını yapmak, takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaklar kapsamına alınıyor. Ev ve süs hayvanı satışı yapılan yerlerde yırtıcı ve zehirli hayvanları satmak yasak. Hayvanları işkence yaparak öldürmenin büyük bir cezası var. Cezalar çok ağırlaştırıldı, 2 yıla kadar hapis cezaları var. Kanunda verilen idari para cezalarının 1 ay içinde ödenmesi hükme bağlanıyor. Bu tasarı bu haliyle bile, bütün Avrupa ülkelerinden çok daha gelişmiş bir düzenleme" dedi. 
Komisyon gündeminde bulunan yasa teklifinin sahibi CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, tasarıda sakıncalı bulduğu bazı düzenlemeler olduğunu belirterek, hayvanlarla ilgili en acil konunun hayvanlara yapılan işkence, öldürme ve tecavüzün cezalandırılması olduğunu anlattı. Kısa bir süre önce bir gencin kedisini işkenceyle öldürmesinin tasarıyı gündeme getirdiğini savunan Onur, işkence, işkenceyle ölüme sebebiyet verme ve tecavüze hapis cezası verilmesi ve bu cezanın paraya çevrilmemesini istedi. Tasarıda öngörülen doğal hayat parkları, meskende barındırılacak tür ve sayının belirlenmesi, tehlikeli türlerle ilgili düzenlemelerin yanlış olduğunu ifade eden Onur, Komisyon Başkanı Kaya'ya, "Oğlunuzun Dogo Argentino'su olduğunu biliyoruz. Bunu tasarıdan kurtarırız diye düşünüyorum" dedi.
CHP İstanbul Millevekili Mahmut Tanal, borcu nedeniyle hayvanların haczedilmesinin kabul edilemeyeceğini belirterek, insanlar üzerinde yapılan deneylerde alınan koruma önlemlerinin hayvanlar için de olması gerektiğini söyedi. Lazer ışınları, kazalarda çarpmanın etkisini ölçmek, leopar kürkünün tümüyle çıkarılması için hayvanlara eziyet edildiğini anlatan Tanal, Türkiye'de "Hayvan Hakları Bakanlığı" kurulması gerektiğini söyledi. Tanal'ın bu sözlerine, MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, "İnsan haklarını da oraya bağlayalım" diye laf attı.
AK Parti Karabük Milletvekili Osman Kahveci'nin, gelecek süreçte sokak hayvanlarının sayısının sahiplendirme ve kısırlaştırma yoluyla azaltılabileceğini belirterek, "Sokak hayvanları çok masum değil, bazıları insanlara saldırabiliyor. Çok şikayet alıyoruz. Benim küçük çocuğuma site içinde sokak hayvanı saldırdı" demesine, bazı STK temsilcileri, "tinerciler de insana saldırıyor" diye tepki gösterdi.
CHP Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, "Keşke hayvan haklarına gösterdiğiniz duyarlılığı insan haklarında da gösterseniz" demesine bazı hayvanseverler ve STK temsilcileri, "Bunu hakaret sayarız" dedi.
Kaplan, "Hayat parkı eğer toplama kampı olacaksa anlamı yok. Okullarda çevre dersinde hayvanlarla yaşam konusunda eğitim verilmesi zorunlu olmalı" görüşünü savundu.
MHP'li Türkkan, "Bir canavarın kediyi vahşice öldürmesi bu tasarının gündeme alınmasına neden oldu. Sayın Bakan bir gün herhangi bir belediyenin barınağına gidin. O kediyi vahşice öldürülmesinden farkı olmayan tablolar göreceksiniz. Belediyelerin yaptığı hayvanlara eziyet haline gelmiş durumda. Şimdiden Kandıra'dan feryatlar geliyor. İstanbul'dan ne kadar atılan hayvan varsa buraya getiriliyor. Bu kadar hayvanı orada bakacak imkan yok. Belgrad ormanı sahipsiz hayvanlarla dolu. Petshop'lar hayvana eziyet yerleridir, oralarda 20. yüzyılın esir pazarı görüntüleri var" diye konuştu.
Komisyonda daha sonra hayvanseverler ve STK temsilcilerine söz verildi.
Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Nesrin Çıtırık, sahipsiz sokak hayvanlarının sahiplenilmesinin "kandırmaca" olduğunu, sokak hayvanlarının değil, evinde atılan cins hayvanların sahiplenildiğini belirterek, "Kedi ve köpekler orman hayvanı değil, bunları doğal hayat parklarına koyamazsınız. Bu hayvanların bulundurulacağı yer en fazla 300-500 metre olmalı ki bir kavgada ölmesin. Sahipsiz hayvanların ormanlık alana konulması asla kabul edilemez. Meskenlerdeki hayvanların sorumluluğu sahibine aittir. Niye evde 30-40 kedi ve köpek besliyor çünkü belediyeler bu hayvanları doğru koşullarda tutmuyor. Kimse aklını kaçırmış değil, bu hayvanları petsohplardan almadı, belediyelerin elinden kurtardı. Çünkü belediyeler bu hayvanları pisliğiyle, açlığıyla yaşamaya mahkum ediyor" dedi.
Bazı belediyelere ait hayvan barınaklarının durumuna ilişkin fotoğraflar gösteren Çıtırık,
"Sokaklarda sahipsiz hayvan bulundurulmamasına ölümüne karşıyız. Bunların toplanmasına ve doğal yaşam parklarına götürülmesine de ölümüne karşıyız. Anadolu'da 50 binden fazla pitbull var. Devletin gözü önünde üretildi, insanlar bunlardan para kazandı ama şimdi yaşamına izin vermiyor. 50 hayvana bakamayan belediye, bunlara nasıl bakacak? Tasarıdaki tehlikeli hayvan kavramı değiştirilmeli. Ayrıca, hayvanlara işkence yapmak serbest ama işkenceyle ölürse ceza veriliyor. Sokaktaki gariban hayvan, milyonda bir insana saldırır" görüşünü savundu.
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Taner Dodurka, Türkiye'de geniş ve insanının gidemeyeceği yerlerde rehabilitasyon olamayacağını savunarak, hayvanlara işkence edilmesine mutlaka hapis cezası getirilmesi gerektiğini söyledi.
Sanatçı Yonca Evcimik, hayvanlar konusunda belediyelerin çalışmadığını ifade ederek, "Tehlikeli ırk değil, tehlikeli sahip var. Hayan dövüşleri yapılıyor. Bir süre önce bunu haber aldık. Ekip olarak gece oraya gittik, onları takip ettik. 155 hattına ihbarda bulundum. Bir polis arabası önlerini kesmedi. 30 kişilik basın ordusu gelince polisler geldi. Ama onlara baskını gerçekleştiremedik. 150 bin avro gibi paralar döndüğünü öğrendik" dedi.
Bakan Eroğlu, eleştirileri yanıtlarken, tasarının yasalaşma sürecinde tavsiyelerin dikkate alınacağını belirterek, hayvanları korumak için yeteri kadar bütçe ayırdıklarını söyledi. Hayvanları korumada eğitimin önemli olduğunu vurgulayan Eroğlu, Türkiye'de bu alanda eksiklik olduğunu, konunun okullarda ders olarak okutulması gereğine işaret etti.
Kandıra'da yapılacak rehabilitasyon merkezinin toplama yeri olmayacağının altını çizen Eroğlu, petshoplarla ilgili eleştirilerin doğru olduğunu söyledi. Eroğlu, kendisinin de bundan çok rahatsız olduğunu kaydederek, yapılacak düzenlemede bununla ilgili gerekenin yapılacağını ifade etti.
Kedisinin olduğunu ifade eden Eroğlu, "Çocukken köpeklerin saldırısına uğradım. Ama büyüklerimiz bizi eğitmişti. Bayırdan bisikletle inerken büyük 3 kopek üzerime saldırdı, ben de hemen zınk diye durdum. Çoban ıslık çalınca köpekler gitti" dedi.
Eroğlu, bir gencin kedisine işkenceyle ölümüne neden olmasıyla ilgili olarak, "Kedi parçalanmasına ben de çok üzüldüm. Bu kanun çıksaydı 2 yıla kadar hapisle cezalandırılacaktı. Bizim de niyetimiz bu konuda en iyi kanunu çıkartmaktır. Ben de en az sizler kadar hayvanları seviyorum. Hayvanı sahiplenen, 'artık çocuğum istemiyor' diye sokağa atamayacak" diye konuştu.
Konuşmaların ardından tasarı, alt komisyona gönderildi. 

14 Şubat 2014 Cuma

Hayvanları Koruma Kanunu "Kabahat" kapsamında değil, "CEZA" kapsamında olmalı...

5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu değil, HAYVAN HAKLARI Kanunu... 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu "Kabahat" kapsamında değil, "CEZA" kapsamında olmalı...